"Ayinesi iştir kişinin / Lafa bakılmaz"


Marmaristen Datça'ya doğru yol aldığınızda,
Datça'ya 20 km tabelası ile Emecik Köyünün
giriş tabelasını görebilirsiniz.
Emeklilik zamanlarımı İstanbul dışında Kuzey Ege'de
Edremit körfezinde memleketim olan küçük bir köyde
geçirmeyi planlarken; hayat, Egenin en güneyine, ilk
cümlede tarifini verdiğim bu köye getirdi beni.
2007 Kasımdan beri yaşadığım bu köyde, köydeki hayatımla
ilgili tecrübelerimi/gözlemlerimi ve kaybolmaya yüz tutmuş
bilgileri zaman buldukça paylaşacağım.
Umarım zamana iyi bir tanıklık ederim.

Ve zaman değişti. Yol kasım 2014 de Emecik'ten Datça'nın içine düştü. Artık Hayat DATÇA'nın içinden akacak..

15 Temmuz 2014 Salı

"YOL" Metin Hara nın kitap üçlemesinin ilki hakkında

Önce kitabın kapak resmiyle başlayayım yazıma;

bir arkadaşımıza doğum günü hediyesi için kitap bakarken aradığımızı bulamadık ama o sıra bu kitabın kapağı ilişti gözüme. İlk aklımdan geçenleri samimiyetle belirtmeliyim ki, çok medyatik ve satış unsuru düşünülerek kaleme alınmış olması muhtemel bir kitap, ne gerek vardı o kadar net bir surata, "yol" belli ki uzak doğu tınıları, "aşk" çok sattırır, "hara"soyadı sanki özellikle seçilmiş / müstear gibi, üstelik bir de "yeni çağ dervişi gibi bir iddia" vay be! Ama yine de kendimi satın alamadan edemedim, oysa Migroslardan değil, ya kitapçılardan, ya da internetten yalnızca kitap satışı yapan sitelerden kitap alırım. Bütün bu söylediklerimden sonra kitabı almış olmam, kapak tasarımının başarısıdır, yiğidin hakkını da teslim edelim.
 
Metin Hara kimdir hiç tanımam. Meğer gerçekten de medyatik miş. Popülerlik ve medyatiklikten hep kaçmışımdır. Ama kendisini anlattığı giriş bölümünden önceki sayfalarda, hayatını değiştirmek için verdiği çaba, ve sonuçlarından etkilenmemek ve saygı duymamak mümkün değil. Eğer merak ederseniz hakkında çok bilgi edinebilirsiniz. Benim asıl yazmak istediğim şu ki, onun iç yolculuğunun sonuncunda bu kitabında söz ettiği neredeyse %90-95 bilgi ve farkındalığa sahip olduğumu görmüş olmam ve inandığı takip ettiği yolu kendi iç gözümle, gönül gözümle benim de bulmuş olmam.
 
Metin le aramızdaki fark, onun çok küçük yaşlarda başladığı yolculuğa ben ona göre çok daha geç başladım ya da aslında yolumdayken kendimi sonradan fark ettim. Kendimle onun arasında pek çok benzerlikler gördüm. Hayat yolunda insanın karşılaştığı zorlukların insanı pişirdiğini, yüreğinin sesini dinlemek gerektiği, ve pek çok benzerlik. Kitabı okurken kendimi okuduğumu gördüm tek farkla, onun bahsettiği spritüel eğitimi ben almadım. Ben kendi kendime yolumu bulmaya çalıştım, çalışıyorum, önüme çıkanları kaçırmamaya çalışıyorum, kendimi, insanları anlamaya çalışıyorum. Yani alaylıyım vesselam. Metin ise okullu olmuş. Bir yandan da kıskanmadım değil, ben de isterdim ustalardan ders almayı.
Onun kitabında gösterdiği deneyleri yapabilsem de acemiliğimi görebiliyorum. Ama gösterdiği yöntemleri  uygulayacağım. Ve arkadan gelecek ikinci ve üçüncü kitaplarını heyecanla beklemeyi sürdüreceğim.
 
Ve teşekkürler Metin Hara, hayat deneyimlerini ve çabalarının sonucunda süzülmüş olarak elde ettiğin tekniği bizimle paylaştığın için.
 
Dilerim bir gün bir yerde karşılaşır ve karşılıklı (onun dediği gibi) birbirimize çırak selamı verebiliriz.

2 yorum: