"Ayinesi iştir kişinin / Lafa bakılmaz"


Marmaristen Datça'ya doğru yol aldığınızda,
Datça'ya 20 km tabelası ile Emecik Köyünün
giriş tabelasını görebilirsiniz.
Emeklilik zamanlarımı İstanbul dışında Kuzey Ege'de
Edremit körfezinde memleketim olan küçük bir köyde
geçirmeyi planlarken; hayat, Egenin en güneyine, ilk
cümlede tarifini verdiğim bu köye getirdi beni.
2007 Kasımdan beri yaşadığım bu köyde, köydeki hayatımla
ilgili tecrübelerimi/gözlemlerimi ve kaybolmaya yüz tutmuş
bilgileri zaman buldukça paylaşacağım.
Umarım zamana iyi bir tanıklık ederim.

Ve zaman değişti. Yol kasım 2014 de Emecik'ten Datça'nın içine düştü. Artık Hayat DATÇA'nın içinden akacak..

19 Ekim 2012 Cuma

Fotoğraf Kursunun Ardından

Yıllardır isterim bu profesyonel makinalarla fotoğraf çekmeyi. Nihayet bu senenin başında edinebildim bi tane, ama otomatik çekmeyeceğim. Manuel çalışacağım. Bunun için kursa gittim. Datça da Metamorfoz sanat evi kurs düzenledi, Fotoğraf sanatçısı Yaşar Saraçoğlu verdi dersi. Ve başladık çalışmaya. 
 
Makinayı anlamaya çalıştık,
 
Çektiğimiz fotoğrafları birlikte değerlendirdik,
 
Öğrendiklerimizi paylaştık,
 
Bir gün pazara çıktık,
 
 Başka bir gün Datça'nın gecesine,
 
Hatta kendimizi tehlikeye atarak boğa güreşlerini kayda geçirdik.
 
Kalabalıklara karıştık.
 
 
Kimi zaman yorgun düştüm,  

kimi zaman yerlere  yattım.
 
                                                   Ve güzel bir finali hakettik.
 
Güzel bir akşam, hoş sohbet, biraz yemek, biraz içki, biraz müzik, biraz eğlence.
 
 Yoğun kurstan geriye kalanlar, fotoğrafla tanışmanın keyfi, var olan ahbaplıkların pekiştirilmesi, ve yeni dostluklara fırsat yaratılması. İki hafta, 18 saatte sığan bir çok güzel anı.
 
Fotoğrafları çeken fayza ve eviç arkadaşlarıma teşekkürlerimle,
 

15 Ekim 2012 Pazartesi

Nişan Helvası / Üçü Birarada Helva / Un helvası

Uzun bir aradan sonra tatlı bir şeylerle başlamak en iyisi. Bugün kargıda pikniğe gideceğiz. Tatlı olarak çocukluğumdan bir tat olan nişan helvasını yapmak istedim.

Bizim orada (yani sazlı köyde ) eskiden söz kesilip nişan yapılırken tepsilere bu helva yapılır, üzeri süslenir ve erkek tarafından kız tarafına diğer hediyelerle beraber bu helva götürülürdü. Bana diğer un helvalarından daha güzel gelirdi, ya özel günlerde yapılan (bayramlarda da) bir helva olması, ya da gerçekten güzel olması. Bakalım bugün nasıl değerlendirme alacağım.

Malzemeler; un, yağ (ben zeytin yağı koydum), su ve bal

2 bardak su ve 1 bardak yağı aynı anda bir tenceye koyup kaynamaya bıraktım. Kaynama başlayınca elimle 8-10 avuç un saldım ve karıştırmaya devam ettim. Benim elimde dövülmüş badem içi vardı 1su bardağı kadar, bu aşamada onu da kattım içine. 5-6 avuç undan sonra hamurlu bir karışım elde etmeye başlıyorsunuz. Karıştırılması zor bir kıvam elde edince un ilavesini bırakıp, kısık ateşte kavurmaya başlayıp topakları eritmeye çalışıyorsunuz. Öyle bir zaman gelecek ki irmik helvası yapıyormuş gibi hissedeceksiniz. Kavurmaya devam, kavurduğunuz unun rengi güzel bir pembelik alacak, artık yeter kavruldu dediğinizde ateşi kapatın. Yaklaşık 30-45 dakika sürüyor. Ben tatlısı için bal kullandım.

1,5 su bardağı bala 2 su bardağı suyu karıştırdım oda sıcaklığındaki bal şerbetini kavrulmuş sıcak unun içine döküp iyice karıştırdım. Sonra ağzını kapatıp demlendirdim.

Annem şerbeti için 2,5 su bardağı şeker, 1,5 su bardağı su ile yarım limondan şerbeti kaynatmadan hazırlayıp, ilave etmiş. İkimizin yaptığı helvanın fotoları aşağıda.

                            Annemin helvası geleneksel düzenleme ve süsleme ile

 
Bu da benim ki

 

Not. Benim helva çok keskin tadı olmayan, yumuşak bir helva oldu. Annemin helvası ise daha gevrekti. Siz nasıl severseniz damak tadınıza göre uyarlama yapabilirsiniz. Pekmezle tatlandırmak da mümkün tabiki.